Katolik Kilisesi sansür işlerini bırakmasaydı, bugün Substack hesapları ya da podcast’ler falan yasaklanır mıydı dersiniz? Nobel alamasam bile, dini otoriteye ‘sakıncalı’ bulunmak ve Index Librorum Prohibitorum(Yasaklı Kitaplar Listesi)benzeri bir listede yer almak hoşuma giderdi doğrusu. Katolik Kilisesi tarafından yayımlanan ve dinen sakıncalı görülen kitapların yer aldığı bu liste, 1966 yılında Papa VI. Paul tarafından resmen yürürlükten kaldırılmış. Adeta şampiyonlar gibi olan listedeki isimlerden birkaçını hatırlayalım: Montaigne, Simone de Beauvoir, Sartre, Victor Hugo, Andre Gide, Nikos Kazantzakis, Spinoza, Kant, Descartes, Voltaire…
Sahaflardan bulduğum ilginç kitapları, canım sıkıldıkça karıştırmak için oturma odasındaki sehpanın üstüne koyuyorum. Son günlerde elim sıklıkla “Saints” isimli kitaba gidiyor çünkü favori azizimi seçmeye çalışıyorum. Ancak bir türlü karar veremedim zira araştırmalarım, gözlerimi alamadığım Saint Sebastian tablolarına yoğunlaştı. Hristiyanlıkta şehitlik mertebesine yükselmiş bir azizin, neredeyse cinsel bir ikon gibi tasvir edilmesi o kadar ilgimi çekti ki sizinle de paylaşmak zorundaydım. Bizdeki “adamı dinden imandan çıkarır” sözünü haykırma arzusu uyandıran bu tabloların, aslında insanları kiliseye çekmek amacıyla üretilen bir dini propaganda aracı olması ironik.
Aklımı karıştıran bir diğer husus, Sebastian’ın aslında fasa fiso bir aziz olmasına rağmen neden bu kadar çok tablonun konusu olduğu. Ne teolojik ne de tarihi açıdan bir “büyük aziz” olduğunu söylemek mümkün değil ki aziz denince akla gelen ilk isimleri düşünelim: Azize Meryem(İsa’nın annesi, Hristiyanlık inancında en kutsal kadın figürü), Aziz Peter(İsa’nın havarilerinden biri ve Katolik Kilisesi’nin ilk papası), Aziz Patrick (İrlanda’nın koruyucu azizi)… Bu listeyi daha uzatırım ama Sebastian’a gelene kadar daha sayacak çok isim var.
Sebastian tasvirleri, özellikle Rönesans ve Barok dönemlerinde, adeta bir “pop kültür” figürüne dönüşmüş. Kilisenin yahut zengin dayıların siparişiyle üretilen bu tablolarda resmedilen kaslı yiğidin hikayesini merak edenler için özetliyorum: Sebastian, 3. yüzyılda yaşamış bir Roma askeri. Hristiyan olduğu halde, inancını uzun süre gizleyerek Roma ordusunda yüksek bir rütbeye kadar yükselmiş. Roma ordusunda görev alırken, Hristiyan tutuklulara yardım etmiş ve onları inançlarına bağlı kalmaları için cesaretlendirmiş. Hristiyan olduğu anlaşıldığında, İmparator Diocletian tarafından ölüm cezasına çarptırılmış. Okçular tarafından vurularak öldürülmesi emredilmiş. Ancak mucizevi bir şekilde hayatta kalmış ve bir dul kadın tarafından tedavi edilmiş. İyileştikten sonra Roma’ya dönmüş ve İmparator Diocletian’ın karşısına çıkarak inancını savunmaya devam etmiş. Bunun üzerine tekrar yakalanmış ve bu kez sopalarla dövülerek öldürülmüş. “Sebastian’ın suçu ne?” isimli bir kitap yazmama ne dersiniz?
Tablolara dönersek; Sebastian’ın, oklarla delik deşik edilmiş bedeni, onun acı çekmesini ve imanını temsil ediyor. Ancak birçok sanatçı, bu acıyı daha çarpıcı ve etkileyici kılmak için kaslı, estetik olarak kusursuz erkek bedenlerini resmetmeyi tercih etmişler. Dolayısıyla dini bir mesajla birlikte, erotizm ve hatta şiddetin romantize edilmesinden bahsedebiliriz ki mevzu oldukça tartışmalı. Bu konuda yazılanları okurken durdum ve dedim ki kendime: sen deli misin? Erkek bedeninin, estetik bir obje olarak algılanması mı gücüne gitti? Derhal silkindim ve görsel şölenin keyfini çıkarmaya karar verdim. Bu niyetle; yemedim içmedim, internette bulabildiğim bütün Sebastian tablolarını inceledim ve favorilerimi seçtim. Birincilik ödülünü kime verelim diye size soracağım çünkü hepsi müthiş!
Andrea Mantegna
Rönesans döneminin insan bedenine olan ilgisini ve Hristiyanlıkla klasik antikitenin harmanlanmasını gösteren ikonik bir esermiş. Bu tabloya “ne münesebo” adını koymaya karar verdim. Ayrıca en “kanlı” Sebastian tasvirlerinden biri olması da dikkatimi çekti. Diğer eserlerde ok yarasından ziyade sanki toplu iğne batmışçasına az kan aktığını görebilirsiniz.
Antonello da Messina
Perspektif ve ışık kullanımında çığır açıcı bir yaklaşımla, erken Rönesans’ın duyusal detaylarını vurguluyormuş. Diğer tablolarda Sebastian’ın edep yerlerini örten kumaş parçası yerine külot tercih edilmesi ilgimi çekti. Adeta bir Calvin Klein reklamı…
Sandro Botticelli
İtalyan Rönesansının erken dönem zarafetini ve duygusallığını yansıtan bir esermiş. Botticelli’nin Venüs tablosunu bez çantalarda görmekten sıkılanlar için oldukça iyi bir alternatif olduğunu düşünüyorum.
Carlo Crivelli
Bu tablo, dini bir sahneyi sadece bir ruhani bir mesaj olarak değil, aynı zamanda estetik bir şölen olarak sunuyormuş. Sebastian’a Meryem, bebek İsa ve Aziz Francis eşlik ediyor gördüğüz gibi. Ben de Francis gibi gözlerimi diktim baby-face Sebastian’a bakıyorum. Kakülündeki lüleler ve kombinindeki varak detayları muazzam!
Guido Reni
Bu tablo dramatik ışık-gölge kullanımı ile öne çıkıyormuş. Müthiş gerçekten! Sana ok atan eller kırılsın ulan! Duvarımda bu tablonun bir kopyasının durması fikri çık aklımdan!
Augustin van den Berghe
Yorumsuz.
Bu kadar Saint Sebastian’dan bahsettikten sonra akıllara İspanya’nın kuzeyindeki San Sebastián şehri ve onun dünyaca ünlü Cheesecake’i gelmiş olabilir. San Sebastián (Donostia) şehri, ismini Aziz Sebastian’dan alıyor. Şehrin adının Aziz Sebastian’a ithaf edilmesi, Hristiyanlığın İspanya’da yayılması sırasında onun koruyucu bir figür olarak görülmesiyle ilgiliymiş. San Sebastián Cheesecake ise San Sebastián şehrinde bulunan La Viña adlı bir restoranın leziz tarifi. Afiyet olsun!
Teşekkürler. Günümüzü yine keyiflendirdiniz. Sebastian gibi aziz olun:)
Her ne kadar tatlı/pasta olanını sevmesem de Aziz olan Sebastian'la yakın tanışmamı sağladın, teşekkürler. Çok güzel resimler vermiş, duygu yüklü. Benim birincim "ne müneseba"; oldukça dramatik, kanlı, canlı. Arka plan çok zengin ve futuristik, solda Sebastian'a bakmadan sabah koşusunda insanlar, gökte buluta saklanmış, herhalde Sebastian'nı, artık ruhunu mu organlarını mı belirsiz, bekleyen atlı...